07 Aralık 2025
weather
15°
İstanbul
00:00:00
Öğle vaktine kalan

“Bir Şeyim Yok” Derken Bilinçdışım Ne Diyor?

YAYINLAMA:

Hepimizin milli marşıdır, değil mi? Biri sorar, “Neyin var, moralin bozuk gibi?” Cevap otomatik pilottan gelir: “Yok bir şeyim.”

Bu, bazen basit bir sosyal nezaket kuralıdır; o an, o kişiye dert anlatmak istemeyiz, bu tamam. Ama dürüst olalım, çoğu zaman bu cevabı en yakınımızdakilere, hatta bazen terapistimize (evet evet, bize!) ve en kötüsü, aynadaki aksimize veririz.

Peki, biz dudaklarımızla "Her şey yolunda" mesajını verirken, o sırada bilinçdışı kulislerinde, yani ruhumuzun "backstage"inde neler oluyor? Gelin, o kulise bir bakalım.

Psikodinamik terapi, "söylenmeyen" ile ilgilenir. O "bir şeyim yok"un altındaki devasa "bir şeyler" ile…

1. "Bir Şeyim Yok" = “Çok Öfkeliyim Ama Korkuyorum”

Bilinçdışımız genellikle "kabul edilemez" olarak etiketlediğimiz duyguların çöplüğü gibidir. Özellikle bizim gibi toplumlarda öfke, hayal kırıklığı, kıskançlık gibi duygular "ayıp", "çocukça" veya "kötü" olarak damgalanır.

Size "Neyin var?" diye soran kişiye aslında deli gibi öfkeli olabilirsiniz. Belki sizi kırmıştır, belki sizi görmezden gelmiştir. Ama bilinçdışınız fısıldar: "Dur! Eğer öfkeni gösterirsen, o seni terk eder. Sevilmezsin. 'Kötü kız/oğlan' olursun."

İşte o an ego devreye girer, bu tehlikeli duyguyu (öfkeyi) alır, üstünü güzelce örter ve ağzınızdan güvenli kelimeyi çıkarır: "Bir şeyim yok." Bu, aslında bir savunma mekanizmasıdır. İlişkiyi (ve kendimizi) korumak için hissettiğimiz şeyi yalıtırız (izole ederiz).

2. "Bir Şeyim Yok" = “Dağılmaktan O Kadar Korkuyorum Ki...”

Bazen de "bir şey" vardır ama o kadar büyüktür ki, adını koymaya korkarız. Belki bir kayıp acısı, belki derin bir yetersizlik hissi, belki de büyük bir hayal kırıklığı.

Bilinçdışımız bilir ki, o duygunun kapağını bir aralarsak, bir baraj patlayacak ve biz o suyun altında kalacağız. "Bir şeyim yok" demek, o barajın önüne koyduğumuz geçici bir kum torbasıdır. "Şu an değil," demektir. "Şu an buna bakarsam ağlamaya başlarım ve duramam." "Şu an buna bakarsam çökerim."

Bu, genellikle bastırma (repression) dediğimiz şeydir. Duyguyu o kadar derine iteriz ki, bir süre sonra biz de "bir şeyimiz olmadığına" gerçekten inanmaya başlarız. Ta ki o duygu, gece rüyamızda, durduk yere gelen mide kramplarında veya ani bir panik atakta kendini gösterene kadar.

3. "Bir Şeyim Yok" = “Lütfen Anla! Yardımına İhtiyacım Var!”

İşte bu, işlerin en ironikleştiği yerdir. Bazen "bir şeyim yok" dememizin sebebi, karşımızdakinin bizi gerçekten görmesini istememizdir.

Bu, pasif bir yardım çığlığıdır. "Benim 'yok' dememe kanma. Lütfen ısrar et. Lütfen 'Hayır, bir şeyin var, görüyorum' de. Lütfen benimle kal ve ne olduğunu anlamam için bana yardım et."

Bilinçdışımız, sevildiğimizi ve önemsendiğimizi test etmek ister. "Acaba ben söylemeden beni anlayacak kadar değerli miyim?" diye sorar. Bu, tabii ki, çocuklukta ebeveynlerimizle kurduğumuz bağlarla çok ilişkilidir. "Ben ağlamadan ihtiyacım görüldü mü?" sorusunun yetişkinlikteki bir yansımasıdır.

Peki, Ne Yapacağız?

Terapi odası, tam da bu "bir şeyim yok"ların güvenle "aslında çok şey var"a dönüştüğü yerdir.

Eğer kendinizi sürekli "bir şeyim yok" derken buluyorsanız, durun ve o an gerçekten ne hissettiğinizi kendinize sorun. Cevap gelmeyebilir, sorun değil. O an sadece midenizde bir sıkışma veya omuzlarınızda bir yük hissediyor olabilirsiniz.

Unutmayın, o "bir şey", adını koyamadığınız o duygu, sizin bir parçanız. Onu yok saymak, sadece yükünüzü ağırlaştırır. Oysa o "şey" anlaşılmak, duyulmak ve şefkat görmek istiyor.

Bir dahaki sefere biri size "Neyin var?" dediğinde, belki "Şu an pek iyi hissetmiyorum ama ne olduğunu ben de tam bilmiyorum" demek, o "yok"tan çok daha dürüst ve iyileştirici bir ilk adım olabilir.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *