07 Aralık 2025
weather
15°
İstanbul
00:00:00
Öğle vaktine kalan

Terapide Savunmalarla Nasıl Çalışılır?

YAYINLAMA:

Psikoterapiye başlarken, danışanlarımızın çoğu belirgin bir acı ve o acıyı değiştirme arzusuyla gelir. Ancak terapi süreci, doğası gereği, sadece "iyi hissetmek" üzerine kurulu bir yolculuk değildir; aynı zamanda, bizi o acıya mahkûm eden içsel dinamiklerle yüzleşmeyi de gerektirir. İşte bu yüzleşme anlarında, değişime giden yolu tıkayan o görünmez duvarlarla karşılaşırız: Savunma Mekanizmaları.

Peki, terapi odasında bu savunmalarla nasıl çalışırız? Birçok kişinin sandığının aksine, bir terapist olarak görevimiz bu savunmaları "kırmak", "yıkmak" veya "delip geçmek" değildir.

Görevimiz, onlara saygı duymak, onları anlamak ve artık neden onlara ihtiyaç duymadığımızı danışanla birlikte keşfetmektir.

Savunma Mekanizması Nedir? Düşman mı, Koruyucu mu?

Psikodinamik kurama göre savunma mekanizmaları, benliğimizin (egonun), bizi ezici kaygıdan, kabul edilemez dürtülerden (yoğun öfke, kıskançlık, cinsel arzular gibi) ve acı verici anılardan korumak için geliştirdiği bilinçdışı stratejilerdir.

Onlar, ruhsal dünyamızın koruma kalkanlarıdır.

Çocukken, zorlu veya travmatik bir ortamda hayatta kalmamızı sağlamış olabilirler. Örneğin, duyguların "zayıflık" sayıldığı bir evde büyüdüyseniz, duygularınızı hissetmemeyi sağlayan duygu yalıtımı (izolasyon) hayati bir koruyucuydu.

Sorun, bu savunmaların otomatik ve katı hale gelmesiyle başlar. Çocukluktaki savaş biter, ancak biz o ağır zırhı çıkarmayı unuturuz. Bugün, yakınlık kurmaya çalıştığımız bir ilişkide de duygularımızı yalıtmaya devam ederiz ve neden bağ kuramadığımızı merak ederiz.

Savunmalar Terapi Odasına Nasıl Gelir?

Savunmalar, terapide en belirgin halleriyle, yani direnç olarak ortaya çıkarlar. Danışan, tam da acı veren bir çekirdek konuya yaklaştığında, bu savunmalar devreye girer. Savunmalar genelde istem dışı olarak kullanıldığından kaynaklı olarak danışanlarının bunu kendi kendine fark etmesi mümkün olmayabilir. 

İşte birkaç yaygın örnek:

Entelektüelleştirme (Düşünselleştirme):

Nasıl Görünür?: Danışan, duygularından bahsetmek yerine, duyguları hakkında konuşur. Acı verici bir ayrılık sürecini anlatırken ağlamak yerine, "Bağlanma kuramlarına göre, kaygılı bağlanan bireylerin terk edilme anksiyetesi yaşaması çok normal..." gibi teorik bir analiz yapar.

İşlevi Nedir?: Acıyı hissetmek yerine onu "düşünerek" tehlikeli duygudan uzak durur.

Terapide Yaklaşım: Terapist, bu harika analizi fark eder ve takdir eder, ancak nazikçe sorar: "Bu analizin altında, siz ne hissediyorsunuz? O anıyı hatırladığınızda bedeninizde ne oluyor?"

Yansıtma (Projeksiyon):

Nasıl Görünür?: Danışan, kendi içinde kabul edemediği bir duyguyu terapiste atfeder. Örneğin, terapiste karşı bilinçdışı bir öfke hisseden danışan, "Bugün bana karşı çok eleştirel görünüyorsunuz" veya "Sanki benden sıkıldınız" diyebilir.

İşlevi Nedir?: "Ben terapiste öfkeliyim" demek yerine (ki bu "ayıp" veya "tehlikeli" olarak kodlanmıştır), "Terapist bana öfkeli" demek, duyguyu dışsallaştırarak suçluluktan korur.

Terapide Yaklaşım: Terapist savunmaya geçmez ("Hayır, değilim"). Bunun yerine merak eder: "Bende ne fark ettiniz de size eleştirel göründüm?" veya daha derinde, "Acaba sizin bana karşı hissettiğiniz bir eleştiri veya sıkılma duygusu olabilir mi?" Bu, aktarımın (transference) yorumlanmasıdır.

Karşıt Tepki Oluşturma (Reaksiyon Formasyon):

Nasıl Görünür?: Kişi, hissettiği dürtünün tam tersi şeklinde davranır. Örneğin, ebeveynine karşı yoğun bir bilinçdışı öfke duyan biri, aşırı derecede "iyi evlat" rolünü oynar, sürekli fedakârlık yapar, asla "hayır" demez.

İşlevi Nedir?: O tehlikeli öfkeyi bastırmanın en "garantili" yoludur.

Terapide Yaklaşım: Terapist, bu "aşırı iyiliği" sorgular. "Her zaman bu kadar verici olmak size nasıl hissettiriyor?", "Bir kez olsun 'hayır' deseniz en kötü ne olurdu?" gibi sorularla, o mükemmel maskenin altındaki bastırılmış öfkeye ve ihtiyaçlara alan açar.

Eyleme Vurma (Acting Out):

Nasıl Görünür?: Danışan, duygularını kelimelerle ifade etmek (terapinin amacı budur) yerine, onları davranışa döker. Tam da terapide terk edilme üzerine çalışırken, aniden partneriyle büyük bir kavga edip ilişkiyi bitirmesi gibi.

İşlevi Nedir?: Hissetmekten korktuğu acıyı (terk edilme kaygısı) eyleme dökerek "kontrol" etmeye çalışır.

Terapide Yaklaşım: Terapist, bu eylemin zamanlamasına dikkat çeker. “Tam da seanslarımızda ne kadar değerli olduğunuzu konuşmaya başlamışken, gidip size değersiz hissettiren birini bulmanız ilginç bir tesadüf mü?”

Savunmalarla Çalışmanın Altın Kuralı: Saygı ve Merak

Terapi sürecinde savunmalarla çalışırken asla aceleci veya saldırgan olmayız. Bir savunmayı zorla kaldırmak, henüz korumasız olan bir ruhu ezici bir kaygıya maruz bırakabilir.

İzlediğimiz yol şudur:

  1. Fark Etmek: Terapist önce savunmayı fark eder ve tanımlar.
  2. Saygı Duymak: Bu savunmanın geçmişte danışanın hayatını nasıl kurtardığını anlar ve bunu danışana iletiriz. ("Duygularınızı dondurmak, o kaotik evde ayakta kalmanızın tek yoluymuş gibi görünüyor.")
  3. Maliyetini Göstermek: Bu savunmanın bugün neye mal olduğunu gösteririz. ("Ancak bugün duygularınızı dondurmak, eşinizle yakınlık kurmanızı da engelliyor.")
  4. Güvenli Alan Yaratmak: Terapi odası, o savunmaya ihtiyaç duyulmayan ilk yer olur. Danışan, terapistine öfkelendiğinde, terapist onu terk etmez (düzeltici duygusal deneyim). Danışan ağladığında, terapist onu küçümsemez.
  5. Esnetmek: Güven inşa edildikçe, danışanın artık o katı savunmalara ihtiyacı kalmaz. Daha olgun savunmalar (mizah, yüceltme gibi) geliştirmeye veya savunmaya hiç ihtiyaç duymadan duyguyu doğrudan yaşamaya başlar.

Sonuç olarak, savunmalarla çalışmak, bir duvarı yıkmak değil, o duvarın arkasında kimin saklandığını merak etmek ve ona artık güvende olduğunu göstermektir. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *