Dinamik Terapi Perspektifinden Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)
"Yazmaya başlıyoruz..."
Klinik pratiğimizde Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) ile başvuran danışanlarla çalıştığımızda, genellikle buzdağının görünen kısmıyla karşılaşırız: Tekrar eden, durdurulamayan, rahatsız edici düşünceler (obsesyonlar) ve bu düşüncelerin yarattığı yoğun sıkıntıyı (anksiyeteyi) bastırmak için yapılan ritüelistik davranışlar (kompulsiyonlar). Bilişsel Davranışçı Terapiler (BDT) ve özellikle Maruz Bırakma ve Tepki Önleme (ERP) gibi müdahaleler, bu semptomların yönetiminde altın standart olarak kabul edilir ve son derece etkilidir.
Ancak, bir psikodinamik terapist olarak bizler, semptomun kendisine odaklanmak kadar, o semptomun neden ortaya çıktığına, kişinin iç dünyasında hangi işlevi gördüğüne ve hangi derin çatışmanın bir ifadesi olduğuna da bakarız.
Peki, dinamik bir perspektiften bakıldığında, o durdurulamayan el yıkama ritüelinin, o kapıyı defalarca kontrol etme zorlantısının veya o akıldan çıkmayan istilacı düşüncenin ardında ne yatar?
Semptom: Bir Savunma ve Bir İfade
Psikodinamik kuram, OKB semptomlarını (hem obsesyonu hem de kompulsiyonu), kişinin bilinçdışı dünyasındaki kabul edilemez dürtüler, fanteziler veya duygular ile bu dürtülere karşı gelişen katı ahlaki yargılar (süperego) arasındaki bir çatışmanın sonucu olarak görür.
Semptom, bir "uzlaşma formasyonudur". Yani, hem o yasaklı dürtünün (örneğin, yoğun bir öfke, saldırganlık veya "kirli" olarak algılanan cinsel bir düşünce) kısmen ifade edilmesine izin verir hem de onu tanınmaz hale getirerek kişiyi suçluluk duygusundan korur.
Örneğin, "Ellerim kirli" obsesyonu, metaforik olarak "kirli" veya "kötü" bir düşünceye, bir arzuya sahip olmanın yarattığı bilinçdışı suçluluğun bir yansıması olabilir. El yıkama kompulsiyonu ise, bu suçu "temizleme", "geri alma" veya "yapma-bozma" (undoing) işlevi görür.
OKB'de Öne Çıkan Savunma Mekanizmaları
Dinamik terapide, OKB'nin temelinde yatan çatışmayı yönetmek için kullanılan belirli ilkel savunma mekanizmalarına odaklanırız:
Duyguyu Yalıtma (İzolasyon): Bu, OKB'nin en belirgin savunmalarından biridir. Kişi, son derece rahatsız edici bir obsesif düşünceye (örneğin, "Ya birine zarar verirsem?") sahip olabilir, ancak bu düşünceyi anlatırken ona eşlik etmesi beklenen yoğun kaygı veya korkuyu hissetmez. Düşünce oradadır, ancak duygu ondan koparılmıştır, yalıtılmıştır. Bu, egonun o ezici duyguyla başa çıkma yöntemidir.
Karşıt Tepki Oluşturma (Reaksiyon Formasyon): Kişi, bilinçdışında hissettiği kabul edilemez dürtünün tam tersi yönünde bir tutum veya davranış geliştirir. Örneğin, içinde yoğun bir saldırganlık dürtüsü hisseden biri, aşırı nazik, kibar ve kimseyi incitmemeye çalışan bir karaktere bürünebilir. Veya "kirlenme" ile ilgili yoğun kaygıları olan biri, aşırı düzenli, titiz ve temiz olabilir.
Yapma-Bozma (Undoing): Kompulsiyonların temelindeki mekanizmadır. Kişi, yasaklı bir düşünce veya duygu nedeniyle oluştuğuna inandığı potansiyel bir zararı veya suçu, sihirli bir şekilde "geri almak" için ritüelistik bir davranışta bulunur. Kapıyı kilitlemek değil, üç kez kilitlemek; düşünceyi "bozar".
Büyüsel Düşünce (Magical Thinking): Düşüncelerin, gerçek dünyada doğrudan bir etkiye sahip olabileceğine dair inanç. "Eğer şu kırmızı arabayı görmeden köşeyi dönersem, annemin başına kötü bir şey gelmez." Bu, düşünce ile eylem arasındaki sınırın bulanıklaştığı ilkel bir düşünce biçimidir ve OKB'de yoğun anksiyeteyi kontrol etme çabası olarak ortaya çıkar.
Dinamik Terapide Amaç Nedir?
BDT semptomları "düzeltmeyi" hedeflerken, dinamik terapi semptomları "anlamayı" hedefler.
Dinamik terapide amacımız, danışanın sadece semptomlarını yönetmesi değil, aynı zamanda bu semptomların neden var olduğunu anlamasıdır. Terapi sürecinde, bu katı savunmalar yavaşça esnetilir. Kişinin, kendisiyle ilgili kabul etmekte zorlandığı duyguları (öfke, nefret, kıskançlık, utanç gibi) ve dürtüleri yargılamadan, güvenli bir terapötik ilişki içinde keşfetmesine alan açarız.
Danışan, "kirli" veya "kötü" olarak etiketlediği bu içsel yaşantıların aslında evrensel ve insani olduğunu fark etmeye başlar. Katı süperegosu (içsel ahlaki yargıcı) yumuşadıkça ve egosu bu çelişkili duyguları bir arada tutabilme kapasitesini (ambivalans toleransı) geliştirdikçe, semptomlara olan ihtiyaç da yavaş yavaş azalır.
Sonuç olarak, OKB'ye dinamik bakış açısı, bize şunu hatırlatır: En mantıksız görünen ritüelin bile bir anlamı vardır. Bu, kişinin iç dünyasındaki derin bir fırtınayı dindirme çabasıdır. Terapi, bu fırtınanın kaynağına inmeyi ve kişiye, düşünceleriyle savaşmak yerine duygularıyla barışmanın bir yolunu sunmayı amaçlar.