Cezalandırıcılık: Hata Yapan Kendimi Neden Affedemiyorum?
"Bunu nasıl yaparım?", "Tam bir aptalım", "Asla beceremeyeceğim", "Bunu hak ettim."
En ufak bir hatada, bir sürçmede veya bir başarısızlıkta zihninizde dönen diyaloglar bunlar mı? Çoğumuzun içinde, en ufak bir tökezlemede bizi acımasızca eleştiren, yargılayan ve cezalandıran bir iç ses vardır. Bu ses, dışarıdaki en katı eleştirmenden bile daha gaddar olabilir.
Başkalarının hatalarına karşı gösterdiğimiz anlayışı, toleransı ve şefkati, konu kendimiz olduğunda bir anda kaybederiz. Yaptığımız hatanın bedelini, kendimizi günlerce, bazen aylarca, hatta yıllarca suçlayarak, keyif aldığımız şeylerden mahrum bırakarak veya kendimizi "değersiz" hissederek ödemeye çalışırız.
Peki, neden kendimize karşı bu kadar acımasızız? Hata yapan parçamızı neden bir türlü affedemeyiz?
Şema Terapi perspektifinden baktığımızda, bu acımasız iç sesin çok net bir adı var: Cezalandırıcı Ebeveyn Modu.
İçimizdeki Zalim Yargıç: Cezalandırıcı Ebeveyn Modu
Hayat Tuzakları (Şemalar) bölümünde bahsettiğimiz gibi, modlar bizim o anki "halimizdir". Cezalandırıcı Ebeveyn Modu, içimizdeki o en katı, en kuralcı ve en affetmez taraftır.
Bu mod aktifleştiğinde, hataları birer "öğrenme fırsatı" olarak değil, karakterimizin "kusurlu" veya "kötü" olduğunun bir "kanıtı" olarak görür. Ve bu kanıt, bir cezayı hak eder.
Bu modun temel inancı şudur: "Hata yaparsan, kusurluysan veya yetersizsen, cezalandırılmalısın. Acı çekmelisin ki bir daha aynı hatayı yapmayasın."
Bu, kulağa ne kadar mantıksız ve acımasız gelse de, kökenleri yine çocukluğa dayanır.
Bu Ses Nereden Geliyor?
Hiçbir çocuk dünyaya kendini cezalandırarak gelmez. Bu ses, içselleştirilmiş bir sestir. Genellikle, çocukluk dönemimizde bize bakım veren kişilerin (ebeveynler, öğretmenler, vb.) seslerinin bir yansımasıdır:
Aşırı Eleştirel Ebeveynler: Hata yapmanın tolere edilmediği, notlar düştüğünde, bir şey döküldüğünde veya "yanlış" bir şey söylendiğinde sert bir şekilde eleştirildiğimiz, azarlandığımız veya cezalandırıldığımız bir ortamda büyüdüyseniz.
Yüksek Standartlı Ebeveynler: Sevginin ve onayın "başarıya" koşullandığı ("Sınıf birincisi olursan seni severim") ortamlarda, çocuk hata yapmayı "sevgiyi kaybetmekle" eş tutar.
İstismarcı veya İhmalkar Ebeveynler: Bazen çocuk, maruz kaldığı kötü muameleyi anlamlandırmak için suçu kendine atfeder. "Babam bana bağırıyorsa, bu benim 'kötü' bir çocuk olmamdan kaynaklıdır." Bu, çocuğun kaotik dünyada bir parça "kontrol" hissine (Eğer 'iyi' olursam, bunlar olmaz) kavuşma çabasıdır.
Çocuk, bu dış sesleri alır ve zamanla kendi ruhsal yapısının bir parçası haline getirir. Yetişkin olduğunda, o ebeveynler fiziksel olarak orada olmasa bile, onların sesi artık içeriden, bizim kendi sesimizmiş gibi konuşmaya devam eder.
Kendimizi Cezalandırma Yöntemlerimiz
Bu modun aktif olduğunu nasıl anlarız? Kendimizi affedememek, sadece zihinsel bir suçluluk hali değildir. Davranışlara da dökülür:
Acımasız İç Konuşma: En yaygın olanıdır. "Yine batırdın", "Senden de bu beklenirdi", "Ne kadar yetersizsin."
Zevkten Mahrum Bırakma: Hata yaptıktan sonra kendini sosyal aktivitelerden çekmek. "İş yerinde o sunumu kötü yaptıysam, bu akşam arkadaşlarımla gülmeyi hak etmiyorum."
Kendini Sabote Etme: Tam bir şeyi başarmak üzereyken (yeni bir ilişki, terfi), "hatalı" ve "cezayı hak eden" olduğuna inandığı için, her şeyi mahvedecek bir davranışta bulunmak.
Psikosomatik Ağrılar: İşlenmeyen bu yoğun suçluluk ve öfke (kendine yönelen öfke), bazen kendini kronik baş ağrıları, mide sorunları veya kas gerginlikleri olarak gösterebilir.
Affetmeyi Reddetme: Bu mod sadece kendimize değil, başkalarına karşı da acımasız olabilir. Kendine hata yapma izni vermeyen, genellikle başkalarının hatalarına karşı da aşırı toleranssız olur.
İyileşme: Yargıcı Susturmak, Şefkati Büyütmek
Terapi sürecinde, kendimizi affedebilmenin yolu, bu Cezalandırıcı Ebeveyn Modu ile savaşmaktır.
İlk adım, bu sesin siz olmadığını fark etmektir. O, geçmişten gelen, artık size hizmet etmeyen, içselleştirilmiş bir yankıdır.
İkinci adım, bu ses her konuştuğunda, onun karşısına Sağlıklı Yetişkin modumuzu koymaktır. Sağlıklı Yetişkin, yargılamaz; analiz eder ve şefkat gösterir.
Cezalandırıcı Ebeveyn: "Tam bir aptalsın, bunu nasıl unutursun!"
Sağlıklı Yetişkin: "Dur. Aptal değilim. Sadece bir hata yaptım. Bu insani bir şey. Neden unutmuş olabilirim? Çok mu yorgundum? Dikkatim mi dağınıktı? Bir dahaki sefere neyi farklı yapabilirim?"
En önemlisi de, Sağlıklı Yetişkin'in, bu eleştiriden dolayı incinen Kırılgan Çocuk modumuzu korumasıdır. O hata yaptığında korkan, utanan küçük çocuğa dönüp, "Sorun değil, hata yaptın ama ben buradayım. Hala değerlisin. Seni koruyorum" demektir.
Kendini affetmek, bir lütuf değil, ruhsal bir ihtiyaçtır. Bu, hataları görmezden gelmek veya sorumsuz olmak demek değildir. Bu, bir hata yüzünden tüm benliğimizi değersizleştirmeyi bırakıp, öğrenme ve büyüme hakkımızı kendimize geri vermek demektir.